İLİŞKİLERDE KISKANÇLIK
Kıskançlık, insanın en temel ve en karmaşık duygularından biridir. Hepimiz hayatımızın bir döneminde bu duyguyu deneyimlemişizdir ilk ebeveynlerimizi kardeşimizden kıskanmayla başlayan bu deneyim bir sevgilinin ilgisini kaybetme korkusunda, bir arkadaşın başarısına içten içe duyulan huzursuzlukta … Kıskançlık, insan doğasının bir parçasıdır; bastırılmaya çalışıldığında daha da güçlenir, fark edildiğinde ve doğru yönetildiğinde ise kişisel gelişimin anahtarı olabilir.
1. Kıskançlık Nedir?
Kıskançlık, kişinin sahip olduğu bir şeyi (ilişki, sevgi, statü, başarı gibi) kaybetme korkusuyla ortaya çıkan, çoğunlukla öfke, kaygı, değersizlik ve güvensizlik duygularıyla iç içe bir duygudur.
Psikolojik olarak kıskançlık; benlik değeri, özgüven ve bağlanma biçimiyle yakından ilişkilidir.
Bir kişi, kendini yeterince değerli hissetmediğinde ya da çevresindeki kişilere güvenmekte zorlandığında kıskançlık duygusu daha yoğun yaşanır. Kısacası kıskançlık sadece “birini kaybetme korkusu” değil, aynı zamanda “kendini kaybetme korkusu”dur.
2. Kıskançlığın Psikolojik Temelleri
Kıskançlığın kökleri genellikle çocukluk dönemine dayanır.
Bir çocuk, anne ya da babasının ilgisini kardeşiyle paylaşmakta zorlandığında ilk kıskançlık deneyimini yaşar. Eğer bu süreçte duyguları anlaşılmadan bastırılır veya cezalandırılırsa, yetişkinlikte kıskançlık daha yoğun ve yıkıcı biçimde ortaya çıkabilir.
Psikologlara göre kıskançlığın temelinde şu duygular yer alır:
- Yetersizlik hissi: “Ben yeterli değilim.”
- Kaybetme korkusu: “Ya o benden daha değerli olursa?”
- Kontrol isteği: “Onu kaybetmemek için her şeyi bilmeliyim.”
- Güvensizlik: “O bana gerçekten sadık mı?”
Bu duygular bir araya geldiğinde, kişi hem kendine hem de ilişkisine zarar verebilecek davranışlar sergileyebilir.
3. Kıskançlık İlişkileri Nasıl Etkiler?
Kıskançlık, ilişkilere hem zarar verebilir hem de güç katabilir.
Sağlıklı düzeyde kıskançlık, partnerin önemsendiğini ve ilişkinin değerli olduğunu hissettirebilir. Ancak aşırı kıskançlık:
- Güveni zedeler,
- Sürekli sorgulama ve suçlamalara yol açar,
- Kişinin özgürlüğünü kısıtlar,
- Duygusal bağı zehirler.
Zamanla taraflar arasında bir “güç mücadelesi” başlar. Biri kontrol etmeye, diğeri kaçmaya çalışır. Böylece kıskançlık, sevginin yerini korkuya bırakır.
4. Kıskançlıkla Baş Etme Yolları
Kıskançlık kontrol edilemez bir kader değildir. Farkına varıldığında, yönetilebilir bir duygudur. İşte bazı etkili yollara baktığımızda ilk adım bu duyguyu bastırmak yerine fark etmeliyiz, bu duyguya neden olan bizim geçmişte yaşadığımız hangi olay ve durumlar bu duygumuzu tetikliyor bunu anlamaya çalışmalıyız çünkü bu duygumuz genellikle geçmişte yaşadığımız olay ve durumlardan beslenir. Kendimize olan güvenimizi yükseltmeliz kendimize deger vermeliyiz özgüveni düşük olan bireylerin kıskançlık duygusunun çok daha baskın olduğunu bilmeliyiz ve kendi başarılarımızı kendilik algımızı yükseltmeliyiz. Başka insanlarla kendimizi kıyas yapma tuzağından kurtarmalıyız unutmayalım herkesin yaşamı ve geçtiği yolların farklılık taşıdığını unutmayalım. Eğer kıskançlık duygusu sizin yaşam kalitenizi olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorsanız destek almamız gerektiğini unutmayalım.
5. Sağlıklı Kıskançlık Mümkün mü?
Evet, mümkündür. Sağlıklı kıskançlık, sahiplenmeden, kontrol etmeden ve karşı tarafın sınırlarına saygı göstererek hissedilen bir duygudur.
Birini önemsediğini gösterir, ama onu kısıtlamaz.
Gerçek sevgi, karşı tarafı kaybetme korkusundan değil, birlikte büyüme isteğinden beslenir.
Kıskançlık, Karanlıktan Işığa Dönüştürülebilir
Kıskançlık, bastırılması gereken bir utanç duygusu değil; anlaşılması gereken bir sinyaldir. Bize “kendimize dön” der, “nerede eksik hissediyorsun?” diye sorar.
Bu duyguyu bastırmak yerine anlamayı seçtiğimizde, hem ilişkilerimiz hem de kendimizle bağımız güçlenir.
Unutmayalım:
Gerçek sevgi, “Sadece ben de olsun , sadece benim olsun ” değil, “Sen de mutlu ol, ben de mutlu olayım” diyebilmektir.