KAYGI HAYATA MI TUTUNDURUR YOKSA SESSİZCE TÜKETİR Mİ?
Kaygı, insan hayatında doğal yapıtaşlarından biridir. Genellikle kaygıya yönelik sadece
olumsuz bir bakış olsa da bunun ötesinde kaygı, hayatta kalmamızı sağlayan önemli ve temel
bir mekanizmadır. Tehlikelerin farkında olmamıza, önlemler almamıza ve gelecek ile ilgili
planlar tasarlamamıza yardımcı olur. Günümüz dünyasının hızlı akışı ve belirsizlikleri içerisinde kaygı, kimi zaman kontrolümüz dışında hızlı bir şekilde büyüyerek kişiyi içten içe tüketmeye de başlayabilir. Tam olarak bu noktada, kaygının iki ucunu gördüğümüz için dost mu düşman mı olduğu sorusu akla
gelmektedir.
Hayatta Tutan Kaygı
Kaygı duymak, tehlikeler karşısında “kaç ya da savaş” sistemimizi otomatik olarak harekete
geçirmektedir. Artan dikkat düzeyi sayesinde çevremizdeki tehditleri daha hızlı fark etmemiz
sağlanmaktadır. Hayatın içerisindeki kabul edilebilir seviyedeki kaygı, çeşitli yazılı sınavlara
veya farklı durumlardaki sınavlara hazırlanırken disiplinli olmamıza, iş hayatında daha
ehemmiyetli davranmamıza sonucunda daha ileri doğru yeni adımlar atmamıza, yani
performansımızı her geçen zaman içerisinde daha da artırmamıza katkıda bulunur.
Tüketen Kaygı
Hayatta aşırıya giden her şey bir noktadan sonra bize dezavantaj olarak dönebilmektedir.
Örneğin kaygıyı tuza benzetelim. Bir yemeğe hiç tuz atmadığınızda lezzet alamazsınız, çok
fazla tuz atarsanız aldığınız lokmayı geri çıkarmak zorunda kalabilirsiniz ama kararınca tuz
atarsanız afiyetle yemeğinizi yersiniz. Tıpkı buradaki gibi kaygı da aşırıya kaçtığında işlevini
yitirerek zarar verici bir yapıya dönüşebilir. Sürekli olarak devam eden kaygı, uyku
problemleri, mide rahatsızlıkları, sürekli yorgunluk ve halsizlik gibi fiziksel sorunlara neden
olabilir. Zihinsel açıdan ise dikkati toplayamama, karar verememe ve tükenmiş hissetme gibi
durumları açığa çıkarabilir. Kişilerarası ilişkilerde de kişinin kendi kabuğuna çekilmesine ve
yalnızlaşmasına sebep olabilmektedir. Bu durumda kaygı artık bizi korumaktan öteye giderek
tam tersi bir işlevle hayat enerjimizi yavaş yavaş tüketmeye başlamaktadır.
İki Uç Arasında Denge
Buradaki temel nokta kaygıyı bastırmak ya da tamamıyla ortadan kaldırmak değil, onu
yönetebilmektir. Çünkü kaygının hiç olmaması, motivasyonun yitirilme ve umursamaz
davranma anlamına gelebilir. Kabul ve farkındalık çalışmaları, nefes egzersizleri, düzenli
olarak hareket etmek, yürüyüş yapmak ve gerektiğinde profesyonel destek almak, kaygıyı
faydalı olabilecek seviyede tutmamıza yardımcı olabilir.