Stockholm Sendromu Nedir? Psikolojik Bir Bağlanma Mekanizması
Stockholm sendromu, bir rehinenin veya istismar mağdurunun, kendisini esir alan, tehdit eden veya istismar eden kişiye karşı geliştirdiği duygusal bağ, sempati, hatta sadakat ve işbirliği durumunu tanımlayan psikolojik bir tepkidir. Bu paradoksal durum, mağdurun hayatta kalma içgüdüsüyle ortaya çıkan bir uyum ve baş etme mekanizmasıdır.
Stockholm Sendromunun Ortaya Çıkışı: 1973 Norrmalmstorg Soygunu
Terim, ismini 1973 yılında İsveç'in Stockholm kentinde yaşanan bir banka soygunundan alır. 6 gün süren rehin alma olayı sonrasında, serbest kalan rehineler esir aldıkları soyguncuları savunmuş, onlara para toplamış ve polise karşı tanıklık yapmayı reddetmiştir. Psikiyatrlar bu şaşırtıcı tepkiyi inceleyerek sendroma adını vermiştir.
Stockholm Sendromunun 4 Temel Belirtisi ve Psikolojik Dinamiği
Bu sendrom, belirli koşullar altında gelişen ve dört ana psikolojik süreci içeren bir tepkidir.
1. Mağdurun Fail/Kurban İlişkisine Olumlu Duygular Geliştirmesi
Mağdur, failin kendisine gösterdiği küçük bir "nezaketi" (örneğin, öldürmemesi, su vermesi, konuşmasına izin vermesi) abartılı bir şekilde olumlu yorumlar. Bu, faile karşı minnet, sempati ve hatta sevgi duygularının başlamasına neden olur.
2. Mağdurun Kurtarıcılara/Yetkililere Karşı Olumsuz Duygular ve Güvensizlik Geliştirmesi
Mağdur, failin kendisine söylediği "polis seni öldürmeye gelecek" gibi manipülatif sözlere inanmaya başlayabilir. Kurtarma operasyonunu tehlike olarak görebilir ve polise/ailesine öfke duyabilir.
3. Failin İnsanlığını ve Eylemlerinin Gerekçesini Anlama/Rasyonelleştirme Çabası
Mağdur, failin neden bu eylemi yaptığını anlamaya, onun geçmişini, acılarını öğrenmeye ve eylemlerini bir nedene bağlamaya çalışır. Bu, faili "canavar" olarak görmektense "mağdur" olarak görmesini kolaylaştırır, böylece onunla özdeşleşir.
4. Fail ile İşbirliği Yapma ve Ona Yardım Etme
Bu duygusal bağ ve özdeşleşme, mağdurun failin planlarına aktif veya pasif olarak yardım etmesiyle sonuçlanabilir. Polise yanlış bilgi verme, faili koruma veya kaçmasına yardım etme gibi davranışlar görülebilir.
Stockholm Sendromu Hangi Durumlarda Görülür?
Sendrom, yalnızca rehine durumlarında değil, güç dengesizliğinin ve bağımlılığın olduğu birçok kronik travmatik ilişkide ortaya çıkabilir.
1. İstismarcı Aile veya Partner İlişkileri
Özellikle fiziksel, duygusal veya cinsel istismara maruz kalan bireyler, istismarcı ebeveynine veya partnerine bağlanma geliştirebilir. İstismarcının ara sıra gösterdiği "iyi" haller, mağdurun tüm kötü muameleyi görmezden gelmesine ve ilişkiyi savunmasına neden olabilir.
2. Dini veya Kültürel Tarikatlar
Bireyin özgürlüğünün ve düşüncesinin kontrol altına alındığı, dış dünyadan izole edildiği tarikatlarda, lider (fail) mağdurlara karşı hem cezalandırıcı hem de "kurtarıcı" bir rol oynayabilir. Bu da güçlü bir bağımlılık ve sadakat yaratır.
3. Çocuk İstismarı Vakaları
Çocuk, istismarcı ebeveyne veya bakım verene tamamen bağımlıdır. Bu bağımlılık ve istismarcının tehditleri, çocuğun olanları reddetmesine, unutmasına veya ebeveynini korumasına yol açabilir.
4. İnsan Ticareti ve Kölelik Benzeri Koşullar
Mağdur, kendisini esir alan kişiyi hayatta kalmanın tek kaynağı olarak görebilir ve onun lütfu olmadan yaşayamayacağına inanabilir.
Stockholm Sendromunun Psikolojik Kökenleri: Neden Olur?
Bu paradoksal bağlanmanın altında yatan birkaç temel psikolojik hayatta kalma mekanizması vardır.
1. Travmatik Bağlanma (Traumatic Bonding)
Döngüsel bir istismar ilişkisinde (gerilim, istismar, "balayı"/özür dönemleri), mağdur, istismarcının gösterdiği nadir "iyi" anlara odaklanır ve bu ödülleri almak için davranışlarını şekillendirir. Bu, güçlü ve bağımlı bir bağ yaratır.
2. Bilişsel Çelişkiyi Azaltma İhtiyacı
"Bana zarar veren birine bağlanıyorum" düşüncesi dayanılmaz bir çelişki yaratır. Zihin bu çelişkiyi azaltmak için, failin aslında o kadar da kötü olmadığını, kendisinin bunu hak ettiğini veya dış dünyanın daha tehlikeli olduğunu düşünmeye başlar.
3. Öğrenilmiş Çaresizlik ve Bağımlılık
Mağdur, kaçmanın veya durumu değiştirmenin imkansız olduğunu öğrenir. Bu durumda, failin gözüne girerek ve onunla işbirliği yaparak hayatta kalma şansını artırmaya çalışır. Fail, hayatın ve ölümün mutlak hakimi haline gelir.
4. İnsanlaşma ve Empati İhtiyacı
Faili bir "canavar" olarak görmek, sürekli bir korku ve belirsizlik durumu yaratır. Ancak onun da bir insan olduğunu, nedenlerinin olduğunu düşünmek, durumu daha katlanılabilir ve anlaşılır kılar.
Stockholm Sendromu ile Başa Çıkmak ve Tedavi
Stockholm sendromu, bir kişilik bozukluğu değil, travmatik bir duruma verilen psikolojik bir tepkidir. İyileşme süreci şunları içerir:
- Güvenli Ortam: Mağdurun fiziksel güvenliğinin ve kontrolünün sağlanması ilk adımdır.
- Psikoeğitim: Yaşadığı tepkilerin "anormal bir duruma verilen normal bir tepki" olduğunun anlatılması, suçluluk ve utanç duygularını azaltır.
- Travma Odaklı Terapi: EMDR, Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yöntemlerle travmatik anılar işlenir, çarpık düşünce kalıpları düzeltilir.
- Destek Grupları: Benzer deneyimleri yaşamış kişilerle bağ kurmak, yalnız olmadığını hissettirir ve iyileşmeyi hızlandırır.
Stockholm sendromu, dışarıdan anlaşılması zor bir durum olsa da, psikolojinin hayatta kalma içgüdüsünün ne kadar güçlü ve karmaşık olabileceğini gösteren önemli bir örnektir.